Ana Sayfa Blog Sayfa 9

Dikkat Eksikliği Hiperaktivite ve Bağımlılıklar

0

Bu yazımda çocuklardan ziyade ergen&yetişkin DEHB’yi ilgilendiren bir yazı yazmak istedim: Bağımlılık Şunu da belirtmekte fayda var; her ne kadar yetişkin ve ergenler için dediysem de, çocuk sahibi olan ebeveynlerin de ilgilenmesi gereken bir konu olduğunu belirtmek isterim. Dikkat eksikliğinin çocukluk biter bitmez kaybolmadığını, yetişkinliğe değin sürebildiğini biliyoruz.

Bağımlılık DEHB’li bireylerde çocukluktan başlıyor aslında. Bağımlı oldukları ilk nesne anneleri olabiliyor ve ‘bağımlı kişilik’ geliştirebiliyorlar. Okula gitmek istememe, anneden ayrılma kaygısı, bırakıp gideceği korkusu ve benzeri süreçlerle ilk bağımlılıkları, zararlı bağımlılık diyemeyeceğimiz bir şekilde başlayabiliyor. Elbette görünürde hiçbir zararı olmasa da, erken çocukluktaki bu kişilik zemininin oluşması bütün hayatlarına yansıyor. İlişkilerinde yetersiz, bağımlı hissetme; belli başlı hobilere, aktivitelere saplanma gibi…

Özgüveni ve sosyal yönü görece daha yüksek olan çocuklarda ise anne yerine arkadaşlara bağımlılık gelişiyor. Bu çocukları(hatta ergenlerde çok daha net görülür) 2 gruba ayırıyorum.

  • Sosyal becerileri çok iyi olmayan ya da başka çeşitli sebeplerle fazla arkadaşı bulunmayan, 1-2 yakın arkadaşla geçinenler.
  • Birçok arkadaşı bulunan, herkesle bir şekilde temas kuranlar.

İlk gruptaki çocukları da ikiye ayırıyorum.

Sosyal becerileri çok iyi olmayan çocuklar mecburen edinebildiği bir iki arkadaşla ilerliyor. Çekingen, içe kapanık, karşıdan girişim gelmeden adım atmıyorlar. Böyle olunca ellerindekinin değeri artıyor, kaybetmeye tahammülleri olmuyor. Arkadaşını kıskanma, aşırı özleme, arama görülür. (Gereğinden fazla)

Çeşitli sebeplerle diye belirttiğim 2. grubu açayım. Bozukluğun getirdiği aşırı hareketlilik, sosyal ipuçlarını anlayamama, dürtüsel hareketler, karşısındakini dinlememe, duygu kontrolünde bozulmalar, çalışan hafıza sorunları sebebiyle anda kalamama, unutma ve uyum sağlayamama gibi problemler sonucu, akranlarıyla uyum sağlayamama ve dışlanma sonuçları meydana gelebiliyor. Bu da çocukları kendi ‘kafa dengi’ sınırlı sayıda çocukla geçinmeye itiyor. Diğer yerlerden itilen çocuk, kabul edildiği sınırlı alana yapışıyor.

Herkesle bir şekilde temas kuran çocuklardaki bağımlılık ise genellikle ergenlikte baş gösteriyor. Çocukluğundan beri aile içinde azarlanan, cezaya maruz kalan, değersiz hissettirilen çocuk, ergenliğe geldiğinde sosyal becerileri de üstünse kolaylıkla arkadaş gruplarına dahil oluyor. İlgi alanları, amaçlar, kaçındıkları ortamlar/durumlar benzer olunca arada kendiliğinden bir bağ oluşuyor ve sürekli birlikte olmak, hareket etmek, buluşmak vb. istekleri meydana geliyor. Bu noktadan sonra ailelerle çatışmalar, okulu asmak, sorumluluklardan kaçmak gibi ciddi sorunlar ortaya çıkıyor ve zaten yalpalayan ebeveyn-ergen, okul yönetimi-ergen ilişkileri daha da baltalanmış oluyor.

Bu gruplamalar elbette %100’lük bir kitleyi kapsamıyor. Çocukların mizacı, anne-baba tutumları, doğum öyküsü, beslenme, uyku gibi önem verdiğim faktörler çocukların psikososyal gelişiminde yer tutuyor. Bunları seanslarda, bir yola çıktıktan sonra süreç içinde görebiliyoruz.

Yaşamın ilk safhalarından söz ettikten sonra DEHB sahibi kişiler neden diğerlerine göre dafa fazla bağımlılık geliştiriyor değineyim.

Kendini Yavaşlatma İhtiyacı

Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteli kişi erişkinliğe gelip görünürde(!) hiperaktivitesi azalmış gibi görünse de aslında sosyal çevrelere uyum sağlamak için kontrol altında tutmayı öğrenmiştir. Hâla hızlı hareket etme isteği vardır. Zaten bu kişileri izlediğinizde yavaşlığa tahammülsüzdürler, mıy mıy iş yapamazlar, hızlı yemek yerler, hızlı araç kullanırlar, yolda postacı yürüyüşüne yakın hızda yürüyebilirler. Hızdan hoşlanırlar fakat insanlık hâli; yorulurlar. Hem zihnen hem bedenen. Biraz yavaşlamak için bağımlılık geliştirebiliyorlar.

Sonsuz Sıkılganlıkla Baş Etmek

Hatırlatayım, bu kişiler çocukluklarında yerinde oturamayan, kıpır kıpır, birşeye illa ki sarması gereken, tv izlerken poposunun üstüne oturmak yerine ensesinin, sırtının üstünde durup ayaklarını havaya kaldıranlar… Sıkılıyorlar. Boş durmak onlar için çekilmez bir acı kaynağı. Sürekli devinim hâlinde olmak varken, boş boş pineklemek onlara çok uzak.

Tepkisel ve Dürtüsel Davranışları Azaltmak

Sosyal ilişkilerinde, iş yaşamlarında, her türlü ortamda insanların sözünü kesmek, karşıdakini tam anlamıyla dinleyememek ve kendi sırasını beklemek gibi problemlerin farkındaysa bunu elimine etmek için bağımlılık geliştirmeye yatkın olabiliyorlar. Herkes anda kalmak, o an ve orada olmak ister; fakat bunu uyarıcı maddelerle, alkolle yapmak doğru yol değil bunu biliyoruz. İşin kolayına kaçmak her zaman sorun çıkarmıştır. Dehb li birey, teşhisi de yoksa neden bağımlılık geliştirdiğini bilmez fakat yaşadığı sorunların farkındadır. Kullandığı maddenin bu sorunları yatıştırdığını bilinçli şekilde fark edebilir ya da farkında olmaksızın otomatik şekilde kullanmaya devam eder. Diğer bir durumda ise, bozukluğun getirdiği dürtüselliği sağaltmaktan ziyade, bozulan ilişkileri sonucu yaşadığı anksiyete, depresyon gibi psikiyatrik problemlerin acısını hafifletmek için madde kullanabilir. Dikkat eksikliğinin tedavisi yanında muhakkak bu sıklıkla eşlik eden hastalıkların da çalışılması şart.

Beyni Yavaşlatmak ve Tatmin Etmek

Fiziksel olarak ne denli aktif olsalar da aynı zamanda beyinleri de hızlı çalışıyor. Bir şeyle ilgilenirken akıllarına başka bir şey geliyor; bu düşüncede kalabiliyor ya da yeni gelen düşünceyi engelleyemeyip yenisine geçiyorlar.( Maymun iştahlılık; tanıdık geldi mi? 🙂 ) Geceleri düşünmekten uyuyamıyorlar. Bazen hepimiz deriz ya “şu beynim bir sussa da bir sakinleşsem”. Dehb’de hareketliliğin temel sebebi zaten beyinden kaynaklanıyor. Sürpriz değil. Birçok danışanımda uyku problemi var fakat bununla bağlantılı bir şeyi gözden kaçırmamam gerekiyordu; bu kişilerin hatrı sayılır bir kısmı uykuya dalmak için uyarıcıya ihtiyaç duyuyor. Müzik dinlemeden rahatlayamayan, tv açık olup sesi duyması gereken, telefonuna bakmak gibi aktivite içeren bir şeyle ilgilenmesi gereken… Burada da boşluğun, karanlığın, sessizliğin dikkat eksikliği ve hiperaktivite’de yeri olmadığını görüyorum. Bütün bunlara ek olarak, “uyarıcı ilaçların uyumadan önce küçük dozda alınması, uykuya girmek için kolaylaştırıcı rol üstlenmesi” aklıma geliyor…

Beyin kendi hâline bırakılamayacak kadar huysuz bir çocuk. Sürekli rahatsızlık verip onu oynatmamızı, oyalamamızı istiyor… Dikkat eksikliği ve hiperaktivite ve bağımlılıklar ilişkisinin temeli beyindeki dopamin eksikliği/dengesizliğinden meydana geliyor. Keyif verici maddeleri kullananların başlıca amaçları gevşemek, haz duymak, rahatlamak. Bunları dopamin ve serotonin sağlıyor. Dopamin seviyesini artırmak için kullanılan bu nesneler elbette ki bağımlılık yapıyor.

Dikkatin dağınık olmasından yorulanlar ve tatminsizlik duygusunu bir süreliğine (!) yok etmek isteğiyle hareket edenler risk grubu. Geçiştirme yöntemler kısa süreli rahatlama sağlasa da bütün hayatı mahvetmeye yetiyor. Bir süreliğine kısmı önemli; bağımlılık kısmını zaten bu iki kelime özetliyor:

Bu süre zarfı bitince, keyifsizlik tekrar başladığında o kısa süreye duyulan özlem ve ihtiyaç. Bağımlılığa sebep. Dehb’nin psikolojik tarafından baktığımızda, bu kişiler başarısızlıklarından, eleştiriden, potansiyellerini gerçekleştirememe sonucu öz saygı yitiminden kaçma davranışı gösterebiliyor. Bunu bağımlılık geliştirerek yapmaları hem kendileri hem çevreleri için büyük talihsizlik oluyor.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bulunan Kişilerde Bağımlılık Gelişiminin Olası Sebepleri

  1. Gerilimi azaltmak.
  2. Tatminsizliği bastırmak ve doyum arayışı
  3. Sosyal dışlanma
  4. Küçüklükten beri azarlanmak, değersizlik
  5. Saplanıp kalmak
  6. Dopamini yükseltmek
  7. Tutkulu ve heyecanlı yaşam
  8. Özgüven ve öz saygının telafisi
  9. Yönlendirmeye müsait olmak – zararlı çevre/ortam/arkadaş.
  10. Yavaşlama ihtiyacı

Listeyi uzatmadan birkaç hususa değineceğim. Dikkat eksikliği ve/veya hiperaktivitesi olan birey, çocukluğunda çok fazla olumsuz geri bildirime, eleştiriye maruz kalmışsa, bu maruziyet de en yakınından, anne-babadan gelmişse ilerde yakınlığı ve kabulü buldukları ilk ortamda kendi varlıklarının değerini görebiliyorlar. Bu tür kişi/durumlar ne kadar renkli ve hoş görünse de kişi için çok da hayırlı olmayabiliyor. Bu sebeple çocuk ve ergen sahibi ebeveynlerin buraya dikkat göstererek tutum sergilemeleri sağlıklı olacak. Suistimal ve yönlendirilmeye açık hale gelmelerini istemiyorsa ebeveyn tutumlarının rolünü ciddiye almalarını tavsiye ediyorum.

İlaç ve Bağımlılık İlişkisi

Birçok anne babanın kafasını kurcalayan konulardan biri. Bağımlılık konuşuyorsak bu konuya değinmezsek eksik kalacak. DEHB’de kullanılan en yaygın ilaçların uyarıcı ilaçlar olması ve kırmızı reçeteyle verilmesi ebeveynlerin gözünü ister istemez korkutuyor. İlaç bağımlılık yapar mı? sorusu akıllarını kurcalıyor. Bu noktada ilacın etken maddesinin her ne kadar sicili kulağa hoş gelmese de, tıbbi amaçlı kullanım için yapılması sebep olsa gerek kanıtlanmış bir bağımlılık yapma durumu yok. İlaç tatillerinin sancısız olması buna kanıt olarak gösterilebilir. Yoksunluk belirtileri yok, ilaç olmadığı zaman ”aman aman hemen bulup kullanayım” diyene rastlamadım. Fakat bu durumu çocuklar ve yetişkinler olarak ikiye ayırabilirim. Çünkü çocuklarda farkındalık düzeyi düşük olduğu için ilacı olmazsa olmaz görme hâli olmazken, yetişkinlerde ilaç etkisindeyken konsantre olma, dikkatin dağılmasının zorlaşması ve günlük rutinini daha sağlıklı yerine getirmesi sebebiyle ilacı arama eğilimi daha belirgin olabiliyor. Hâl böyle olunca tam bir bağımlılıktan söz edemesek de ”bağlılık” diyebileceğimiz, onsuz mu onunla mı sorusunun cevabına onunla cevabı verildiği durumlarda durum değişebilir.
Konuya işlevsellik boyutundan yaklaşırsak, ilacın hayatı kolaylaştırdığı ve kişinin yaşam kalitesini artırdığı söz konusu olduğu durumlarda ”en kötü bağımlılık -ya da bağlılık ne derseniz deyin- böyle olsun” denebilir. Kaldı ki birçok uzman ilacı kullanmanın, bağımlılık geliştirme riskini azalttığını öne sürmekte. Haklılık payları olabilir. İlaç, nörotransmitter dengesini belirli bir süreliğine sağlayıp beyni uyararak kişilerin madde kullanımına yönelmesine mani olabilir. Dopamini zararlı ve kişinin hayatını berbat edecek maddeler aracılığıyla salgılamak yerine, ilaçla kontrollü bir şekilde artırmak makul bir seçim olarak toplum sağlığı açısından önem arz ediyor.
Elbette ilaç kullanıp kullanmamak ebeveynlerin, kişilerin tasarrufunda. Her zaman belirtiyorum; her ne sebepten olursa olsun kullanana da, kullanmaya mesafeli olana da saygım sonsuz. Bu konuda ılımlıyım. Benim kendime vazife gördüğüm durum, bilimsel gelişmeleri en güncel haliyle takip edip danışanlarıma/takipçilerime sunmaktır.

DEHB Sahibi Çocuğum Var, İlerde Bağımlılık Geliştirmemesi İçin Yapabileceğim Bir Şey Var Mı

Evet. Kişisel gözlemim ve görüşüme göre DEHB’de bağımlılık gelişiminin yüksek olmasının sebeplerini iyi algılarsak, önlem mahiyetinde adımlar gayet tabi atabiliriz:

Bu çocukların yönlendirilmeye ihtiyacı had safhada ve pozitif alışkanlıklara, rutinlere sahip olmaları şart. Hem zaman yönetimi, hem kaliteli vakit geçirme gibi sosyal durumların yanısıra, fiziksel aktivitenin dopamin gibi dikkat eksikliğinde kilit rol oynayan kimyasalları aktive etme özelliği var. Sadece fiziksel aktivite ile sınırlandırmamız doğru olmaz. Satranç, dama, küp oyunları, bulmacalar da aynı işlevi görür. Burda önemli olan, çocuğun nelerden hoşlandığı ve neyi yapmak istediğidir.

Sıcak – Kabullenici Aile Ortamı

Parçalanmış aile yapısı, özellikle boşanmalar sonucu ergenler karşı gelme davranışları, uyumsuzluk, iş birliği yapmama, kurallara uymama gibi uç davranımlarda bulunabiliyor. Otorite eksikliği, ebeveyn tutumlarında tutarsızlıklar, anne-babanın ve diğer bakım verenlerin kendi aralarında çelişkilere düşmeleri sonucu ergenler kontrolden kolayca çıkabiliyor. İlk basamak olan aile içinde güven, huzur, anlayış sağlanmazsa, çocuk bu tür duyguları dışarıda arama eğilimi gösteriyor.

Akıllı Telefon Bağımlılığı ve DEHB

Çeşitli bilimsel araştırmalar sonucu yayımlanan sonuçlarda dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi bulunan çocuk/gençlerin bozukluk bulundurmayan akranlarına göre daha yüksek oranda akıllı telefon/teknoloji bağımlılığı geliştirdiği bulundu. Artık sigara, madde, alkol bağımlılıkları kadar üzerine düşülen bu konuya da özetle değineceğim.

Okul, dersler, sıkıcı bütün her şey onlara göre değilse üstlerine düşmek ve zaman ayırmak çok zor oluyor. Ancak ebeveynlerin itip kakmasıyla belli bir seviyede tutulabiliyor. Oyunlar, videolar ise imdada yetişiyor. Renkli, hızlı, eğlenceli, arkadaşlarla beraber bir şeyler yapma fırsatı… DEHB beyni bir şeyden keyif aldı mı bırakmak istemez. Aslında bunda çok da sıra dışı bir durum yok. Hepimiz bize keyif veren şeylere yaklaşır, acı verenlerden kaçma eğilimi göstermez miyiz? İşte bunun dozu kaçabiliyor.

Ebeveynler belki kızacak bana ama elinden akıllı telefon düşmeyen kişilerin çocuğuna “elinden tableti telefonu bırak” demesi her zaman sorun çıkarmıştır. Bir kere çocuğun ilk ve en büyük rol modelleri anne-babaları. Çocuklar gözlemleyerek, modelleyerek öğreniyorlar. Gözlerindeki en büyük dünya olan kişilerin tutarsız olması(kendilerinin bir eylemi yapıp çocuklarına yasaklamaları) onlarda kargaşa yaratır. Doğru gitmeyen bir şey olduğunu hissederler.

Neden dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu sahibi bireyler bağımlılık açısından daha fazla risk grubunu teşkil ediyor dersek, duruma bozukluğun yan sonuçlarından bakmamız yanlış olmayacaktır: hareketleri hoş karşılanmayan çocuklar evde/okulda fazlaca azar işitip eleştiriye maruz kalıyorlar. Bu da benlik saygılarında düşme yapıyor. Diğer taraftan damgalama ve etiketlemeyle bu çocuklarımızın hep olumsuz yanları görülüyor. Başarıları, çabaları gözardı ediliyor. Haliyle bulamadıkları “kabullenilme, sevilme, başarılı addedilme” duygularını dijital ortamda “başka bir kimlikle” gerçekleştiriyorlar.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bağımlılık İlişkisi: Sonuç

Dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi bulunan çocuğu olan ebeveynlerin, çocuklarının belli başlı şeylere saplanıp kalmasına daha meyilli olduğunun farkında olup buna göre hareket etmeleri yerinde olacaktır. Yazımda bol bol çocuk/ergenlerden bahsettim fakat yetişkin olup DeHB si olan kişiler de algısı açık şekilde hayatlarına baktıklarında, bazı şeylerde aşırıya kaçtıklarını görürlerse bunun bir sebebinin de bu olacağını bilmeleri işlerini kolaylaştırır. Adını anımsayamadığım yabancı bir uzman şöyle diyor:

DEHB(ADHD) görünmez bir ateş gibidir; elimizi yakar fakat elimizin neden yandığını anlayamayız. Birey ve toplum bazında umuyorum bu konu daha çok gündem kazanır. Ülke ekonomisine ciddi zarar verdiği hâla göz önünde bulundurulmuyor. Bireylerin görevi bozukluk hakkında bilgilenip bilinçlenerek gerekli tedaviyi almaları; kurum ve kuruluşların ise çalışmalarla üzerine düşmesi gerektiği kanaatindeyim. Sağlıcakla!

Yetişkin Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite

0

Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu yaygın bilinen yanlış kanının aksine çocukluğa özgü bir bozukluk değil. Tam tersi yetişkinlikte de kişiye eşlik ediyor. Çocukluğun bitiminde, gençliğe geçişte birden bire kaybolmuyor. Başlangıcı da belli bir yaşa bağlı değil. Doğumdan itibaren bireyde bulunuyor. Sadece belirtileri yaşla beraber değişkenlik gösteriyor. Bu da gelişimsel bir bozukluk olduğu için gayet normal.

Ülkemizde, DEHB denince sadece çocuklarda ya da ergenlerde tedavi planı uygulamak akla geliyor. Fakat şahsi kanaatimce DEHB asıl yetişkinlikte hayatı daha fazla zorluyor. Çocuklukta ilköğretimde bir şekilde eğitim hayatı sürdürülüyor, şanslıysa öğretmeninin rehberliğinde kazasız belasız ilköğretimi bitiriyor. Evde anne-baba, bozukluğun getirdiği problemlerle zorlu zamanlar geçirebiliyor. Çocuk her zaman bir koruma, yönlendirme altında hayatına devam ediyor. Fakat ne zaman kendi ayakları üzerinde durması gerekiyor, bozukluğun karakteristik yapısı kendini gösteriyor.

Bana gelen yetişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan danışanlarımda yaygın gördüğüm durumlardan biri, partneri/eşi tarafından gelen yakınmalar oluyor. ‘Hocam iyi güzel de çok sorumsuz, bir şeyi yapmak isterse anca öyle yapıyor, önemli olan şeyleri sallıyor, dağınık, maymun iştahlı, yerinde duramayan, muzur gibi cümlelerle çok karşılaşıyorum.

Evet, çocuklukta görülen “yapılması gereken şeylere kendini ver(e)memek yetişkinlikte de baş gösterebiliyor. Çünkü bozukluk yok olmuyor; belirtileri ya hafifliyor ya da şekil değiştirerek devam ediyor. DEHB’si olan yetişkinlere bakarsanız faturalarını ödemekte zorlanırlar, program yapıp uymakta kötüdürler, randevularını unuturlar, önemli günler yaklaşmadan kıllarını kıpırdatmazlar-son dakikacıdırlar…

Yukarıda da belirttiğim gibi birlikte yaşanan kişilere karşı sorumsuzluk, vurdumduymazlık izlenimi verirler. Aslında bir bakıma da öyledir. Fakat ayırdı şuradadır; kişi, dışarıdan belli olmasa da içinde büyük bir mücadele içindedir. Kendisi de istememektedir bu kaosu. Bozukluk, beyin kimyasıyla alakalı olunca faturayı bireye kesemiyoruz. Fakat bu, işin kolayına kaçmak anlamına gelmemeli lâkin yapılabilecek çok şey var.

Yetişkin dikkat eksikliği deyip de iş hayatına değinmezsek büyük bir boşluğu doldurmadan geçmiş oluruz. Dalıp gitmeler, uykululuk hali, gece durmayan bir beyinle beraber gelen bitmek bilmeyen düşünceler sonucu uyuyamama, sık sık basit hatalar yapma, unutkanlık, akla aynı anda gelen alakasız birçok düşünce… İş ortamında ne denli zorlar tahmin edebilirsiniz, DEHB’li bunu yaşıyor. Dolayısı ile sık iş değiştirme, işten çıkarılma gibi nedenlerle kişinin sosyo-ekonomik hayatı, psikolojisi alt üst oluyor.

DEHB bulunan ebeveynin çocuk yetiştirmesi dahi sorun teşkil edebiliyor. Bozukluğun yapısı gereği kolay öfkelenme, duygu kontrolünde sorunlar, sabırsızlık gibi problemler ile çocuk büyütmek zor. Bir de işin içine çocuk da DEHB olabiliyor(bozukluğun etiyolojisi ağırlıklı genetiktir). O zaman curcuna…

İşi biraz daha ileri boyutta irdelersek, çocukluk çağı nevrozlarıyla ilişkilendirip yetişkinlikteki karakter oluşumuna değin vardırabiliriz. Şöyle ki dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye sahip çocuklarda bağımlı kişilik geliştirme(özellikle anneye) ihtimali daha yüksektir. Ebeveynlerin yanlış tutumları ile birlikte güvensiz bağlanma da mevcutsa hayat boyu ilişkilerinde bu çocukluk örüntülerini devam ettirmesi kuvvetle muhtemeldir. Partnerine aşırı düşkünlük, terk edilme kaygısı gibi durumlar görülebilir. Annesini sığındığı liman, zorlayıcı durumlarda kullandığı bir baston olarak yanında bulunmasını isteyen çocuk, yetişkinlikte benzer beklentileri partnerine yöneltir. Eş-genelde kadınlar- arka toplamak, destekçi olmak rolüne bürünür, bazı ileri seviyelerde eşinin annesi, koruyucu meleği konumuna evrilebilir.

Bağımlılıklar ve trafikteki problemlerine değinmeden neler yapılabilir üzerine değinmek istiyorum.

Bilgilen

Öncelikle DEHB’li yetişkinin ve yakın çevresinin bozukluk hakkında üst seviyede bilgiyle donanması şart. Bilmediğimiz şeyden korkarız. Bilmezsek ne yapacağımızı da bilemeyiz. Zaten bu bireyleri en çok zorlayan da içlerinde bir kaos makinesi bulunuyor da hiçbir şekilde müdahil olamıyorlar hissidir. Kendine hakim olmak isteyen, mevzuya müdahil olmalı. Nedir bu DEHB? sorusuna cevap bulmaktan geçiyor.

Peki Nasıl?

Bilgilenmek, bilmek güzel fakat nasıl? En klasik haliyle kitapları sıradan geçirmeniz gerekecek. Fakat baştan söyleyeyim ülkemizde yeterli yayın hala yok. İlk bulduğunuz kitabı da hemen almayın. Çocuk dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda dahi hâla profesyonel camiada bile donanım söz konusu değilken, yazarı hakkında ince araştırma yapmadan kitabı almayın. Benim tavsiyem kendini bozukluğa adamış ve değerli bilimsel araştırmalar yapmış olan Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan gibi DEHB’de kendini kanıtlamış kişilerin kitaplarını edinmek olacak.

Yabancı Kaynaklara Yönel

Batı bu konuda çoktan bilinçlenmiş, üzerine belgeseller çekiyorlar. Durumun farkındalar. Youtube, google, additude gibi kaynaklarda çokça kaynak bulabilirsiniz.

Uzman – Yol arkadaşı

Kitapların altından girip üstünden çıktınız, video, makale karıştırdınız. Birçok uzmandan dâhi bozukluk hakkında daha fazla bilginiz var. Fakat bir eksiklik hissederseniz, çabaya rağmen ayağımda hâla görünmez bir pranga beni frenliyor derseniz konuya hâkim bir uzmanla baş başa vermeniz yerinde olur. DEHB’nin doğası gereği kişi zaten rehberliğe, yönlendirilmeye, ‘başkaları tarafından düzenlenmeye’ muhtaç durumdadır. Bunun yanında çocukluktan beri örselendi, ailesi – en yakınları tarafından anlaşılmadıysa duygusal açıdan da yoksunluk ve derin bir ihtiyaç içerisindedir. Destek ve işbirliği problemleri çözebilmenin ilk adımı.

Araştır – Titiz Seçim Yap

Her uzman her hastalığa hakim değil. Tıp doktorları uzmanlıklarına ayrılır, araç servislerinde kaporta ustası egzoza bakmaz. Çocukla çalışan ruh sağlığı uzmanı çift terapisi yapamaz. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çalışılması titizlik ve birikim isteyen bir problem. Birçok tekniğe, metoda ve sürece hakim olmak gerekmekte.

Uzmanın Doğru Kişi Olduğunu Nasıl Anlarsın

Yazımı yavaş yavaş bitirirken destek arayışında olanlara rehber olması için DEHB Uzmanını seçerken kıstaslarınız ne olmalı bunu paylaşıyorum:

  • Yetişkin DEHB ile çocuklardaki zorlukları, belirtileri iyi ayırt edebilmesi şart. Çok ayrı kulvarlar ve çalışılmaları da tamamen farklı. Burada tüyo vereyim, altın bir bilgi olsun okuyucularıma; çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivitede bilişsel davranışçı terapi çalışılmaz. Yetişkinde ise sürece destek niteliğinde baş vurulabilir. Uzmanın sadece çalıştığı terapi ekolü/yaş bilgisi bile ipucu olacaktır.
  • Yetişkin dikkat eksikliği ile başvurdunuz ve uzman size ‘dikkati geliştirici seanslar, oyunlar, egzersizler’ önerdi. Uzaklaşın, fayda göremezsiniz…
  • Özellikle ilk seansta yol haritası belirlerken ağzından sadece dikkat, dikkat dağınıklığı, dürtüsellik düşmüyor; duygu kontrolü, yapı oluşturma, uyku, beslenme, sosyal ipuçlarının çalışılması, yönetici işlevler gibi bozuklukta muhakkak çalışılması gereken unsurları hiç dillendirmiyorsa yanlış yerdesiniz.
  • Danışmanınız psikolog, psikolojk danışman gibi psikiyatrist olmayan biri diyelim. Bu, DEHB ilaçları hakkında bilgi sahibi olmamasını sağlamamalı. Evet ilaç yazmazlar, ilaçlara hakim olmak zorunlulukları da yoktur. Fakat unutmayalım ki ona gelen kişi her konuda kafa karışıklıklarını giderip düzlüğe çıkmak niyetiyle geliyor. Unutmamalısınız ki psikologlar gerekli durumlarda gözlem ve analiz sonucu danışanının durumuyla alakalı psikiyatriste geri bildirim/işbirliği için ulaşabilir. Bu sebeplerle ilaçlar hakkında bilgili olması yapbozun önemli parçasından biridir. Bu noktada uzmanın bilgisi “kırmızı reçeteli” olduğunu bilmekten çok daha fazlası olmalı…
  • Son olarak teknik değil fakat işin bilimsel boyutu kadar önemli olan ofisten ayrıldıktan sonra ‘anlaşıldım’ diyebilmek. Bunu diyemediyseniz ne denli doğru adımlar atılsa da bağ, güven eksik kalacağından sağlıklı bir danışmanlık süreci sağlanması zor olacaktır.

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yetişkinlerde en az çocuklardaki kadar önemle karşılanması gerekiyor. Hayat kalitesi, kişinin baş etme mekanizmalarına, farkındalığına ve aldığı tedavi/destek ile paralel seyretmekte. Herkese mutlu, huzurlu günler dileyerek yazımı burada bitiriyorum.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivitede Duygu Kontrolü

0

Çocuklara DEHB teşhisi konduğu andan itibaren -ki bunda elbet bozukluğun adı da rol oynuyor- aileler çocuklarının okul hayatında aman ne yapalım da dikkati dağılmasın, dikkatini nasıl toplar gibi yolları ivedilikle arıyorlar, haklılar da.

Bu yazımda ise en az dikkat kadar önemli olan ve göz ardı edilen “duygu kontrolü”, “çabuk öfkelenme” ve “duygusal iniş çıkışlar” konularında ebeveynleri ve Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğuna ilgi duyan meslektaşlarımı bilgilendireceğim.

En iyi yaşayan bilir diyerek öncelikle anne-babaların muhakkak gözlemlediği çocuklarındaki duygu patlamaları ve öfke konusu… Özellikle istemediği bir şeyi yapmak zorunda kaldığında, onun istediği kanal değil de ablasının istediği kanal açıldığında, tabletinden video izlemek istediğinde annesi tarafından derse oturması gerektiği hatırlatılınca…

Dışarıdan baktığımızda ortada sinir bozucu bir şey var evet fakat bu denli aşırı tepki verilecek kadar değil deriz. Gerçekten de böyle olsa bile dikkat eksikliği ve hiperaktivite bulunan çocukta durum böyle değil. Hele bir de DEHB ye sık eşlik eden karşıt olma karşı gelme bozukluğu ve davranım bozukluğu gibi eşlik eden bir problem de varsa iş daha da karmaşıklaşıyor.

Neden böyle peki? diye soranların merakını gidereyim:

  • Bu çocuklar küçüklükten beri aşırı hareketli ve dikkatini diğerlerine tam anlamıyla veremediği için akranları tarafından yadırganabilir.(Göz teması, oyun kuralları belirleme ve uyma, sırasını bekleme, karşısındakine müsade etme, diğerinin hakkını gasp etme vb…) Dolayısıyla kendini dışlanmış, sevilmeyen, değersiz hissedebilir. Yalnız kalabilir ve bütün bunlar diğerlerine karşı rijid davranışlar olarak kendini gösterir.
  • Bozukluğun bildiğimiz özelliklerinden biri “düşünce ve davranışların dışavurumunu engellemede yetersizlik”. Yan ne demek istiyorum; elinde olmadan duygularını yerli yersiz dışavurur. ‘Ben böyle bir hareket yapsam da bir fark olmayacak, hatta bana zarar bile verebilir’ gibi içsel muhakemeye gidemez çünkü bunun için ne zamanı vardır(dürtüsellik) ne de kabiliyeti(içsel dili ve anlamlandırması bozuktur).
  • Bazı araştırmalarca DEHB li beynin normal beyinlere naxaran baxı bölümlerin daha az geliştiği ve küçük olduğu bulunmuştur. Duygu ile ilgili bölümler de bu farklılıklardan etkilenmiş olabilir
  • Sosyal ipuçlarını anlamlandırma ve algılamada yetersiz olduklarından, ilerleyen senelerle birlikte sosyal ortamlarda “beklenen” davranışları sergileyemezler. Çocuklar, yetişkinlerden çok daha iyi gözlemcidirler; bu farklılık hemen hissedilir, buna uygun yadırgamalarda bulunulabilir. Unutmayın diğer çocuklar, çocuğunuzun dikkatini rahatlıkla tolere edebilir, hiperaktivitesini de sempatiklik ve heyecan şeklinde algılayıp normalleştirebilirler fakat duygusal dengesizlikleri, öfkesini, uyumsuzluğunu tolere etmezler.
  • DEHB çocuğunda aktivistlik, özgüven yüksek olabiliyor. Benim dediğim olmalı, beni izlemeliler düşünceleriyle arkadaş ortamında yönlendirici ve başı çekici rolü kolaylıkla üstleniyorlar. Bu tür durumlarda muhalefet ve alternatifle karşılaştıklarında hoş karşılamayabiliyor hatta tepkilerini öfkeye kayan duygularla belli edebiliyorlar.

Duyguların Çalışılmasının Dikkat Eksikliğindeki Yeri Nedir

Çocuğunuz en arka orta sırada, hoşlanmadığı iki çocuk da sağ çaprazında ona bakıp kıkır kıkır gülüyorlar, imalı bakışlar atıp birbirlerine kıs kıs bir şeyler söylüyorlar. Normalde her ne kadar sinir bozucu olsa da normal karşılama şekli aynı şekilde karşılık vermek, görmezden gelip umursamamak, zaten sevmediğim kişiler deyip ‘amaan istediklerini yapsınlar onlara onların istediğini vermeyeceğim, kışkırtmalarına müsade etmeyeceğim deyip’ önüne bakmak veya uğraşacak bir şey bulmak olacaktır. Fakat dikkat eksikliği / hiperaktivitesi olan çocuk kolayca karşılık verir, duygularına hâkim olmakta zorlanır. Hele ki sınav gibi önemli bir andaysa, odaklanması gereken önemli aktiviteye büyük zorlukla dikkatini vermeye çalışırken bu tür kışkırtma davranışları onu çok daha fazla zorlar. Dikkati basit şeyler dahi dağıtabilirken bu durumun nasıl dengesini alt üst edebileceğini hayal edin.

Sonuç olarak çocukta duyguların rolünün önemi bilinmeli ve buna uygun tedavi süreci planlanmalıdır. Dikkat eksikliği iş gibi kısıtlı alanlarda etkili olurken duygular özel hayatından tutun hayatının bütün alanlarında karşısına sorun olarak çıkacak. Ergenlik ve yetişkinlik, çocuklukta kurtarılır.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Ebeveyni Olmak

0

Çocuğum kıpır kıpır, nerde ne yapacağı belli olmuyor. Evin içinde oradan oraya koltukların tepesinden zıplıyor, düz duvara tırmanacağından korkuyorum…

DEHB bulunan çocukların girişkenliği, bir anda aklına eseni yapması bazen(tamam belki sık sık) ebeveynleri diken üstünde olmaya itebiliyor. Riskli davranışları gerçekleştirme ihtimalleri daha yüksek. Kazalar, sakatlıklar, kırık çıkıklar fazla. Böyle olunca akıllara ”acaba biz yanlış bir şeyler mi yapıyoruz”, ”ters mi davranıyoruz, ilgilenemiyor muyuz” gibi içsel sorgulamalara hatta eşler arasında tartışmaya kadar varabiliyor.

Anne-babanın kendini sorgulaması bu noktada normal fakat bunun ayarının iyi yapılması gerekiyor. Eminim sen de ara ara hatayı, eksiği kendinde aradın. Bazen yalnız hissettin, eşinin bile seni anlamadığını düşündün. Şunu bilmeni isterim ki çocuğunun davranışları tamamen sana ve eşine, çevreye bağlı değil. Fakat sizin tutumlarınız, yaklaşımınız, evin içinde kullandığınız teknikler, iletişim şekliniz, cezalandırma ne durumda(!), sosyal destek mi yoksa ters yönde mi tutum var… Bu tür faktörleri uzatabilirim çünkü hepsi birleşince belirtilerde artış ya da azalma oluyor. Bunlar hakkında doyurucu bilgiden yoksun olmak büyük eksiklik. Telafisi ise mümkün.

Çevreden gelen kınamalara, çirkin bakışlara aldırma. Biliyorum bu bu kadar kolay değil fakat senin içinde bulunduğun durumu onlar ne bilir ne de anlayabilir. Dolayısıyla etraftaki bu cahil ve bilinçsiz negatif enerjileri yüklenmemeye çalış. Çocuğuna ve sana katkı sağlamıyorlar, kendini iyi hissetmene yol açacak kolaylıklar üretmiyorlar. Onların söylem ve tutumlarını rahatsız edici sinek vızıltısı gibi gör ve olabildiğince maruz kalmamaya çalış.

İnsanlar bir şeylerin sebebini öğrenmek yerine eleştirmeyi daha kolay bulurlar. Eşinden, komşularından, akrabalarından hatta uzmanlardan bile ”sabret”, ”azalır, düzelir” gibi telkinler alabilirsin. Fakat bu bozukluk sabretmekle ya da beklemekle düzelmiyor. Bu yola gidildiğinde yani çocuğun davranışlarını görmezden gelme, ebeveyn olarak yanlışa müdahale etmeyip doğruyu takdir etmeme ile belirtilerin arttığını bilmeni isterim. Bunun yerine uygun ebeveyn tutumları ile nerede ne yapılacağını bilmek, zaman içinde hem daha sağlam hem daha sağlıklı şekilde uyumu sağlıyor. Sabretmek güzel fakat seni pasifize etme riskini de barındırır…

Son olarak; DEHB’li çocuklar hayatları boyunca dışlanma ve örselenmeyle karşı karşıya kalabiliyorlar. Uyum ve sosyal ilişkiler konusunda beceriksiz olmaları bunda en büyük etken. Bu yüzden dışarıda fazlasıyla olumsuzluğa maruz kalıyorlar. Ben anne ve babanın çocuğa takındıkları ”her şeye rağmen kabullenme” tutumunu hayati buluyorum. Çünkü onların gözünde ilk kahramanları anne babaları. İlişkileri hangi yönde ne düzeyde olursa ergenlik ve yetişkinlikte diğer insanlara ve bundan da önemlisi kendi benliklerine olan tutumları bu yaşlarda şekilleniyor.

Çocuğumun Eli Dursa Ayağı Durmuyor

0

Hoşgeldin, sen de dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye sahip çocuk ebeveyni isen başlık ilgini çekti eminim. Çocuk yetiştirmek zor zanaat kabul edersek DEHB ‘li çocuk yetiştirmek nasıl bir durum en iyi sen ve senin gibiler bilir. Evin içindeki problemler, okuldan gelen sorunlar, çocuğunla arandaki gerginlik, belki kızgınlıklar, bağırmalar ve pişmanlık…

Dur, sus, yapma diyorsun fakat devam ediyor. Bir müddet söz dinliyor gibi görünse de devam ediyor. Aslında bu durum senin çocuğuna özgü değil. Bu sitede yazılarımı okuyan ve seninle aynı deneyimleri  yaşayan birçok anne ve baba var.

Çocuğun  istenmeyen davranışların birçoğunu istemsiz, bozukluğun getirisi olarak dürtüsel şekilde gerçekleştiriyor. Tabii bir kısmını da alışkanlık, otorite boşluğu, rahatlık, yaptırım ve sonuç ile karşılaşmamış olduğundan da yapıyor olabilir. Her ne şekilde olursa olsun yapılacak birçok şey var.

Anne-babanın çocuğu yetiştirme tarzı, tutumu, sosyal desteği, bozukluk hakkında bilgisi çok büyük farklar yaratıyor. Ofisime ağlayarak gelen, ne yapacağını bilemez hâlde eli ayağına dolaşmış kadınlar süreç içinde donanıp baş etme becerileri edindikçe mutlu mesajlarını okumak beni çok sevindiriyor.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Belirtileri

0

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğunun Belirtileri Nelerdir

Çocuğumda dikkat eksikliği hiperaktivite var mı nasıl anlarım? sorularına cevap veriyorum. Aileler çocuklarının davranışlarını ve hareketliliklerini gözlemleyip şüphelenebiliyorlar Bu yazımda DEHB’nin belli başlı belirtilerinden bahsedeceğim. Kendi çocuğunuzda bu belirtilerin hangileri var, ne derece var karşılaştırıp fikir edinebilirsiniz. Elbette baştan belirtmem gerekiyor ki biz Psikologlar dahi tanı/teşhis koyamıyoruz. Dolayısıyla ”aa evet çocuğumda varmış” ya da görece daha iyimser bir tavır takınıp ”oh be abartıyormuşum” gibi keskin yargılara girmeksizin az da olsa şüpheleriniz devam ederse bir psikiyatriste(her psikiyatrist değil, iyi araştırın) danışmanız gerekmekte.

Dikkat eksikliği ile ilgili başlıca belirtiler;

  • Ödevini, projesini yaparken etraftan gelen en ufak ses, gürültü, odaya yeni giren biri, TV’deki görüntü/seslerden kolay bir şekilde etkilenip başını sorumluluğundan kaldırıp çeldiriciye yöneltmesi.
  • Yapılması gereken bir şeye başlayamamak. Ödev, annenin verdiği evi süpürme görevini çoktan başlatması gerekirken daha başlamamıştır bile, akşam 8’de düğün var ve bütün ev ahalisi 6’da hazırlanmaya başlamıştır fakat çocuğunuz oralı bile değildir.
  • Bir şeye başlar fakat bitiremez. Birçok şeyi yarım kalır. Maymun iştahlı, daldan dala atlayan, bir şeyden çabuk bıkan damgası yer.
  • Süreklilik kötüdür. Normalde bir oturuşta bir ödevi bitiren çocuklara nazaran, Dikkat eksikliği / hiperaktivitesi bulunan çocuk sık sık su içmeye kalkar, tuvalete gider, silgisini veya başka bir eşyasını diğer odadan almaya kalkar.
  • Dalar gider. O an orada değildir. Etrafında olan bitenleri kaçırır. Şaşkın, şapşal görünümü sık sık verir.
  • Sakarlıkları sıktır. Bir şeyleri kırar, çarpar. Görece daha küçük çocuklarda motor beceriler zayıf olabilir. Bir nesneyi kavrama, tutma akranlarına göre kötüdür.
  • Konsantrasyon problemleri vardır. Neyle uğraşırsa uğraşsın(keyif aldığı aktiviteler hariç) kendini tam anlamıyla yaptığı şeye veremez. Kendini zorlarsa ya da anne-baba tarafından zorlanırsa yine de tam anlamıyla odaklanamaz ve sinirlenir, kötü hisseder, duygu durumuna yansır.(Öfke, suçluluk, yetersizlik, mahcubiyet, kendini yargılama, utanç)
  • Öğretmeninden dersi dinlemediği, camdan dışarıya daldığı, kendini anlattıklarına vermediği tarzı serzenişler gelir.
  • Belli süreden sonra okuduğu, çalıştığı dersi anlamadığını, kafasının almadığını söyler. Dipnot: Bu belirtiler hiperaktiviteyle beraber görülebilir. Sadece dikkat eksikliği boyutu görülen çocukların belirtilerinde yavaş hareket, yavaş zihinsel aktivite, sisli zihin, uykululuk hali gözlenebiliyor. Türkiye’de henüz literatürde yaygınlaşmamakla birlikte SCT olarak adlandırılan ”Yavaş Bilişsel Tempo” ayrı bir bozukluk olarak yer edecek kanısındayım. Hâla DEHB’nin bir alt kolu mu yoksa ayrı bir bozukluk mu bu tartışılıyor fakat kanıtlar sadece dikkat eksikliği bulunan belli popülasyonun SCT olabileceği yani ayrıca ele alınması gerektiği yönünde.Hiperaktivite/Dürtüsellik ile ilgili başlıca belirtiler;
  • Oturduğu yerde oturamaz. Elleri kıpır kıpırdır. Ayakları oynar, ileri geri sallanır.
  • TV izlerken normal oturuş pozisyonunda uzun süre kalamaz, başının üstünde durur, çeşitli değişik pozisyonlara girer.
  • Sakardır, başını bir yerlere çarpar. Kazaları çoktur. Anne-babaların çocuğunun kendine zarar vereceği kaygısıyla sürekli uyarması, ”dur düşeceksin, dikkat et” tarzı uyarıları sıktır.
  • Okulda arkadaşlarından ve/veya öğretmenden şikayetler gelir. Geçimsiz, uyumsuz, diğerlerine zarar veren davranışları olduğu söylenir.
  • Arkadaş sayısı azdır. Sosyal uyumu kötüdür.
  • Duygu patlamaları vardır. Reddedilmeye karşı toleransı düşüktür. Haksız çıkmak istemez, istediği olmazsa çatışmaktan kaçınmaz.
  • Sınıfta yerinden durmakta zorlanır. İzinsiz kalkar, dolaşır.
  • Karşısındakini dinlemek yerine konuşmayı tercih eder. Konuşmaları böler, dinler gibi görünüp karşısındakini aslında dinlemez. Bu, umursamaz görünmesine sebep olabilir. Bozukluk hakkında pek bilgisi olmayan ebeveynler bu sebeple kötü hisseder, çocuğuna karşı tutumu negatife kayabilir.

Genel itibariyle dikkat eksikliği ve hiperaktivite belirtileri bu şekilde ve benzerleridir. Bunlara ek olarak deneyimlerime dayanarak söyleyebilirim ki; çocuğunuzda öfke kontrol problemleri, duygulanım problemleri, unutkanlık, organize olamama(dağınıklık), içe çekilme gibi durumlar mevcutsa, DEHB yine akla gelebilir. Diğer birçok psikiyatrik tanı ile karıştırılmaya müsaittir. Bu yüzden çocuğunuzu götüreceğiniz psikiyatristi mümkünse iyice araştırın. Tanı aşamasında da ilgisi ve titizliğine dikkat edin. Yaygın bilinen kanının aksine bozukluk çocukluk çağına özgü değildir. yaşam boyu sürmekte ve belirtiler değişmekle beraber yetişkinlikte hayatı daha da zorlamaktadır.

Bu yazımda çocuğunda DEHB olduğundan şüphe duyan ebeveynlere dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunun belirtileri hakkında bilgilendirdim. Yazım ilgini çektiyse diğer yazılarımdan bazılarını aşağı bırakıyorum, göz atabilirsin.

İzmir’de Dikkat Testi Yapan Yerler

0

Çocuğunuzda, yakınınızda dikkat eksikliği ve hiperaktiviteden şüpheleniliyorsa ve var mı yok mu belirlenmek isteniyorsa, İzmir’de dikkat testi yapan yer arıyorsanız kısaca sizi bilgilendirmek isteriz. Amacınız bir an evvel dikkat testi yapan yer aramaksa iletişim sayfamızdan bize ulaşıp asistanımızdan dikkat testleri ile ilgili detaylı bilgi&randevu alabilirsiniz. Birçok ebeveyn çocuğu için bir şeyler yapmak üzere adım atmak istiyor. Psikiyatriye gidiliyor, dikkat eksikliği ve hiperaktivite şüphesi mevcutsa test istenebiliyor. Bu noktada bu testlerle ilgili özet bilgi paylaşmak isteriz.

İzmir’de olsun, Türkiye’de hatta dünyada kanıtlanmış, dikkat eksikliğini ve alakalı diğer faktörleri yordayan bilimsel 2 test mevcut. CAS(Cognitive Assessment System) ve WISC-R.
Çocuk psikiyatristleri ailelerden test isterken öncelikle bu testleri göz önünde bulundurur.

İzmir’de Dikkat Testi Yaptıracağım, Neleri Ölçer Bu Test

Dikkat testlerinde çocuğun işitsel, görsel, planlama yetenekleri, akademik hayatındaki başarıları, zeka seviyesi gibi birçok farklı alanı ölçebiliyoruz. Bu bilgiler neticesinde çocuğun nasıl ders çalışması gerektiği, güçlü ve geri yanları gibi bilgiler yapı oluşturmada yardımcı oluyor. Daha da önemlisi çocuğumda dikkat eksikliği var mı? sorusuna cevap ararken destekleyici bir gösterge niteliği taşıyor.
CAS Testi 1 ila 2 saat arası sürmektedir.

Dikkat Testi Yaptırdım Şimdi Ne Olacak

İzmirde testinizi yaptırdıktan sonra sonuçlar çocuk psikiyatristiyle paylaşılır. Doktorunuz test sonuçlarını da değerlendirerek çocuğunuzda dikkat eksikliği ve hiperaktivite olup olmadığına karar verecektir. Değerli ebeveynler, unutmayın ki teşhisi sadece çocuk psikiyatristi koymaya yetkilidir. Psikolog, pedagog, özel eğitim vb. gibi meslek dallarından karamsar geribildirim alıp moralini bozan birçok aile ile karşılaşmış bir kurum olarak henüz resmi teşhis yoksa ve sadece şüpheler varsa öncelikle bir çocuk psikiyatristine gitmenizi öneririz.

Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu Olan Çocuğa Nasıl Davranmalı

0

Birçok danışanımdan aynı soruyu alıyorum: Çocuğumda dikkat eksikliği hiperaktivite var çocuğuma nasıl davranmalıyım? ”Bazen sinirlerime hakim olamıyorum ve bağırıyorum, pişman olacağım şeyler söylüyorum, fiziksel olarak hırpalayabiliyorum, dövüyorum” Özellikle annelerden duymaya alışık olduğumuz cümleler. Dışarıdan bakıldığında ilk etapta ‘kötü anne imajı’ göze batsa da DEHB’li çocuk/çocuklarla yaşamanın zorluklarını onlar biliyor. Fakat yine de ne olursa olsun birer ebeveyn olarak üstüne düşeni herkesin yapması sorumluluk sahibi olmanın gereğidir. Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite zorlayıcı ve zaman zaman da işlerin çığrından çıkmasına sebep olan bir bozukluk olsa da anne baba ve diğer bakım verenlerin etkili eğitimi ve bilinçlendirilmeleriyle birçok aile içi problemi çözüme kavuşturabiliyoruz.

Çocuğum Neden Kışkırtıcı ve Sinir Bozucu Davranıyor

Aslında çocuğunuzun sizi bilerek sinir etmesi gibi bir durum söz konusu değil. Bozukluğun getirdiği bazı durumlar sonucu çocuğunuz sizin direktifleriniz ya da beklentileriniz doğrultusunda hareket edemiyor. Bunun başlıca karakteristik özelliklerinden paylaşayım. Kısa süreli hafızaları normal beyinlere göre daha az işlevsel dolayısıyla unutabiliyorlar, az önce yaşanan şeyi/söylenenleri akıllarında tutamıyorlar. Bu da ”daha sana yeni söylemedim mi?” tarzı ebeveyn söylemlerine yol açıyor.

Organize olmada ciddi zorluk yaşıyorlar. Çok acil evden çıkmanız gerekiyor ve çocuğunuzun üstünü hemen giymesini söylediniz. Fakat tabletine dalmış devam ediyor. Çorabını bile giymemiş ve tepeniz atıyor. Zamana yayılan sürelerde dahi işlere başlayamama, düzene koyamama ve devam ettirememe söz konusuyken, stresli ve kısıtlı bir süre zarfında DEHB’li çocuklardan pratik ve işlevsel olmalarını beklemek çok gerçekçi değil. Dolayısıyla çatışmalar meydana gelebiliyor.

İlgilerini çekmeyen her şeye mesafeliler dolayısıyla ev işlerine yardım etme, dağıttığını toplama, ödev yapma, istenilen yardıma koşma gibi normalde çok keyifli gelmeyen aktivitelere karşı kayıtsız kalabiliyorlar. Özellikle ev hanımları bu tür tutumları tolere etmede afallayabiliyor. Çocuklarının evle ilgili konularda sorumluluk almadığını, umrunda olmadıklarını düşünebiliyorlar fakat çocuk bunu bilerek yapmıyor. Beyin yapısındaki farklılıktan ötürü gelen vaziyetin kurbanı oluyor.

Peki Bütün Bunları Anladım, Nasıl Davranmalıyım

Öncelikle yukarıdaki örneklediğim 3 durum gibi çocuğunuzun birçok nörolojik zorlukla sürekli halde iç içe yaşadığını kabul etmelisiniz. Bu hem sizi rahatlatacak hem de çocuğunuza karşı daha merhametli ve kabullenici yaklaşmanızı sağlayacak.

Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteli çocuklar, diğer çocuklara nazaran daha fazla koçluk, rehberlik ve yönlendirmeye ihtiyaç duyarlar. Çünkü kendi başlarına hayatlarını organize edemezler, zamanı kullanamazlar(geç kalırlar, okula gitme ya da akşam oyundan eve dönme vaktinin farkına varamazlar). Dolayısıyla çocuğunuzun anne babası olmanın yanında onun danışmanı da olmalısınız. Tabii bunu sürekli dikte ve emir kipiyle değil bir hatırlatıcı, yardımsever bir yakın üslubuyla yapmalısınız. Biliyoruz ki birçok DEHB‘li sürekli birşeylerin kendisine söylenmesini, yapılmasını istenmesini hoş karşılamıyor. Bu uzun vadede onların özgüven ve öz saygılarına yansıyor.

Dışarıda, okulda, arkadaş çevresinde DEHB’li çocuklar diğer çocuklara göre daha fazla dışlanmaya, eleştiriye maruz kalıyor. Bunun bilincinde olarak en azından ebeveynleri sıfatıyla daha şefkatli ve kabullenici olmaya çalışın. Emin olun buna açlar. Savrulmuşluk ve itilmişlik hissinden bir nebze de olsa kaçmak istiyorlar. Sıcak bir kabul onlar için büyük anlam ifade eder. Hele ki ebeveynlerinden gelirse…

Sinirlendiğinizde jest, mimik ve beden dilinizi saklamaya çalışın. Hiçbir şey ima etmeden, aşağılamadan ortamdan kısa da olsa uzaklaşmaya bakın. Hastalığı aklınıza getirin ve çocuğunuzun özel durumunun şuanki duruma sebep olabileceğini ihtimal dahilinde bulundurun. Bundan önce bağırıp çağırdıysanız işe yaradı mı? Şimdi de işe yaramayacak emin olun. İşe yaramamasından öte uzun vadede size karşı itinme bile gerçekleştirebilir. Amacımız onları kaybetmek değil kabullenmek. Dolayısıyla sinirlerimizi kontrol altında tutmayı pratik ederek öğrenmemiz şart olacak. Bununla ilgili detaylı bilgiyi gelecek yazılarımda, videolarımda ve hali hazırdaki Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu ile ilgili Eğitimimde bulabilirsin. Güzel yollar kat ettik, seni de aramızda görmek isteriz.

Neurofeedback Dikkat Eksikliğini Tedavi Eder mi

0

Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bulunan çocukların gerek İzmir’de danışan anne – babaların gerek online verdiğim DEHB Eğitimim’de bulunanlar gerek de sosyal medya hesaplarıma gelen soruların bir kısmı ortak; ”Çocuğumun dikkat eksikliğini neurofeedback tedavi eder mi?”’ ‘İnternette gördüm neurofeedback DEHB’yi tedavi ediyormuş” ”Çocuğum için çare olur mu?”

Bu sorularda ortak payda olarak ebeveynlerin çocuklarının problemine bir an önce müdahale etmek hatta tedavi etmek için çabaladıklarıdır. Onları anlıyorum. Ellerinden geleni yapmak için fedakarlıktan kaçınmayacaklardır. Fakat hangi yolda? Neurofeedback dikkat eksikliğini tedavi eder mi? sorusuna yanıt verebilmek için bu sistemin detaylı analizini yapalım. Beraber bakalım;

  • Neurofeedback geçerli bir tedavi midir değil midir diye dünyada bir çalışma yok. Bazı çalışmalarda ise etkililiği kanıtlanmamış. Yani dikkati artırıcı herhangi bir etkisine rastlanmamış.
  • Dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye sahip çocuklarda neurofeedback in kullanıldığı durumlarda hastalığın kaybolmadığı biliniyor. Dolayısıyla buna tedavi gözüyle bakamayız. Kaldı ki hastalığı yenmek bir yana etkililiği dahi belli değil. Devam edelim. Birçok mağdur var. İnternetten araştırabilirsiniz ve daha sağlıklısı etrafta neurofeedback kullanmış anne babalardan geri bildirim alın. En objektif dönüşü size onlar yapacaktır.
  • Neurofeedback illa ki ebeveynler tarafından tercih edildiğinde bile sadece dikkat ile ilgili çalışılır. Hiperaktivite, dürtüsellik, davranım bozuklukları, sosyal ilişkiler, aile ve arkadaşlarla kurulan iletişim gibi DEHB’nin birçok diğer boyutunu kaçırır.
  • Neurofeedback genel itibariyle 40 seanslık oturumlarda hizmet veriyor. Bu bende ticari bir izlenim uyandırıyor. İşe yarasa 100 seans da götürür çocuklarını anne babalar. Fakat etkisi kanıtlanmamış ve sayısız olumsuz yorumun bulunduğu bu yönteme ciddi paralar dökülmesi bana etik gelmiyor. Bunun yanında neurofeedback uygulanan kuruma kiminin evi uzak, dereyi tepeyi aşıp gidiyor. Çocuğunu okuldan kendini işinden alıkoyacak ebeveynler 40 seans. Hem zaman hem maddi açıdan büyük külfet.

Son olarak duruma mantık boyutundan yaklaşınca, çocuğa bağlanan bir cihazla hastalık iyileştiriliyor ise psikologlar, psikiyatristler ve ilaç şirketlerine gerek yok? Davranış terapilerine, yönlendirmelere, beslenme, uyku, sosyal ilişkilerin geliştirilmesine gerek kalmıyor. Fakat gerçek hayata indiğimizde durum öyle olmuyor…

Bu yazımda neurofeedback dikkat eksikliğini tedavi eder mi? sorunuza yanıt verdim. Siz de kendi araştırmanızı etraflıca yapın, zamanınız ve çocuğunuz sizin için değerli. DEHB ile ilgili diğer yazılarıma buradan ulaşabilirsiniz. Herkese bol şans!

Çocuklarda Dikkat Eksikliği Bitkisel Tedavisinde Göz Önünde Tutulması Gerekenler

0

Çocuklarda Dikkat Eksikliği Bitkisel Tedavisi

Hoşgeldin. Dikkat eksikliği bulunan bir çocuk anne-babası isen ve çocuğun için daha iyi ne yapabilirim diyorsan bu sayfada olmanı anlıyorum. Yazıma ”hoşgeldin” diye başladım çünkü nasıl zor durumlarda olduğunu/olduğunuzu tahmin edebiliyorum; seninle aynı durumda olan yüzlerce danışanımdan yola çıkarak… Teşhis konuldu, ilaç tavsiye edildi. Fakat bu konuda kararsızsın çünkü ilaçlar hakkında birçok olumsuz şey duydun ve çocuğunu önemsiyorsun. tereddüttesin. Dolayısıyla alternatif bir çözüm yolu arıyorsun haklı olarak. Senelerdir DEHB çalışan biri olarak sana bir cevap olacağım.

Bitkisel Çözümlere Kalkışmadan İyi Araştır

Özellikle internet ortamında dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu için birçok kaynaktan bitkisel ”çözüm” tarzında içeriklere rastlıyorum. Bazıları kısmen doğru bilgileri almış, hala içeriklerinin bir kısmı yanlışlıklarla dolu. Birçoğu ise tamamen kopyala – yapıştıra dayalı etkisiz tavsiyeler. Acaba kaç ebeveyn bunların doğruluğunu sorgulamadan çocuklarına uygulamıştır, tahmin edemiyorum dahi…

Bitkiler elbette zararlı değildir tek bir şartla; miktarını ve sıklığını ayarladıkça. Her şeyin fazlası zarar. Doğada yetişen, tamamen organik olan bitkiler gereğinden fazla alındığında ilaçlardan dahi zararlı olabiliyor. Dolayısıyla bu tür bilgileri aldığın kaynaklarda alınması gereken miktar tarzında dozajla ilgili detay verilmediyse uzak durursan daha iyi olacaktır.

Dikkat Eksikliği ve Hiperaktiviteye Ne İyi Gelir

Vitamin mi, mineral mi, belirli bitkiler mi; ne iyi gelir? Hangi bitki neye yarar? Aşırı hareketliliği yani hiperaktivite boyutunu ne dinginleştirir, hangileri dikkati toplamada ve yoğunlaşmada işe yarar? Bunlara hakim olmak çocuklarda dikkat eksikliği bitkisel tedavisi için ilk şart. Neyi ne zaman kullanacağımızı biliyor olmamız lazım. Aksi halde yarardan çok boşa kürek çekmiş olabiliriz.

İlaç – Kullanan ve kullanmayan

Ebeveynlerin DEHB sahibi çocuklarına ilaç kullandırmak istememesinin en büyük sebebi yan etkileri. Onları anlamak mümkün. Çeşitli çevrelerde bu ebeveynlere orantısız eleştiriler ve yargılamalar görüyorum, üzülüyorum. Durumu çekmeyen, içinde bulunmayanlar istediği gibi konuşacaktır. İlacı kullanan/kullandırana da saygı duyacağız tersine de. Hali hazırda çocuğunda kilo problemleri olan ve görece zayıf çocuğunun ilaçla birlikte daha da iştahsız olması ve kilo vermesinin kaygılandırması sıradışı değil. Ya da hareketliliği azalan fakat öfke ve parlamaları gözle görülür artan çocukların anne babalarının yaşadığı soru işaretleri görmezden gelinmemeli.

Doğanın Yan Etkisi Olmaz; Doğru Kullanılırsa

Bitkisel tedavilerin kamuoyunda hak ettiği değeri görmesiyle beraber araştırılmalara girişildi. Çeşitli kaynaklardan ne neye iyi gelir öğrenilmeye çalışılıyor, güzel. Fakat neyin iyi geldiği kadar ne kadarının ve ne zaman kullanılması gerektiğinin de etkili olduğunu söyleyebilirim. Diğer yandan DEHB gibi çetin bir bozuklukta da her kişiden bilgi/tavsiye alınmaması gerekiyor. Bozukluğun 3 boyutu var. Bunlar ayrı ayrı da bulunabiliyor beraber de. Bütün faktörlerin ayrı ayrı ele alınıp sürece başlanmalı. Bitkisel destek sağlamaya niyetliyseniz ve yardım arıyorsanız, uzmanın bitkiler, vitaminler, mineraller hakkında ne denli bilgi sahibi olduğuna ve bunun yanında dikkat eksikliği ve hiperaktivite alanında da yetkin olduğuna dikkat etmeniz yerinde olacaktır. Sağlıcakla!