Dikkat eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu yaygın bilinen yanlış kanının aksine çocukluğa özgü bir bozukluk değil. Tam tersi yetişkinlikte de kişiye eşlik ediyor. Çocukluğun bitiminde, gençliğe geçişte birden bire kaybolmuyor. Başlangıcı da belli bir yaşa bağlı değil. Doğumdan itibaren bireyde bulunuyor. Sadece belirtileri yaşla beraber değişkenlik gösteriyor. Bu da gelişimsel bir bozukluk olduğu için gayet normal.
Ülkemizde, DEHB denince sadece çocuklarda ya da ergenlerde tedavi planı uygulamak akla geliyor. Fakat şahsi kanaatimce DEHB asıl yetişkinlikte hayatı daha fazla zorluyor. Çocuklukta ilköğretimde bir şekilde eğitim hayatı sürdürülüyor, şanslıysa öğretmeninin rehberliğinde kazasız belasız ilköğretimi bitiriyor. Evde anne-baba, bozukluğun getirdiği problemlerle zorlu zamanlar geçirebiliyor. Çocuk her zaman bir koruma, yönlendirme altında hayatına devam ediyor. Fakat ne zaman kendi ayakları üzerinde durması gerekiyor, bozukluğun karakteristik yapısı kendini gösteriyor.
Bana gelen yetişkin dikkat eksikliği ve hiperaktivitesi olan danışanlarımda yaygın gördüğüm durumlardan biri, partneri/eşi tarafından gelen yakınmalar oluyor. ‘Hocam iyi güzel de çok sorumsuz, bir şeyi yapmak isterse anca öyle yapıyor, önemli olan şeyleri sallıyor, dağınık, maymun iştahlı, yerinde duramayan, muzur gibi cümlelerle çok karşılaşıyorum.
Evet, çocuklukta görülen “yapılması gereken şeylere kendini ver(e)memek yetişkinlikte de baş gösterebiliyor. Çünkü bozukluk yok olmuyor; belirtileri ya hafifliyor ya da şekil değiştirerek devam ediyor. DEHB’si olan yetişkinlere bakarsanız faturalarını ödemekte zorlanırlar, program yapıp uymakta kötüdürler, randevularını unuturlar, önemli günler yaklaşmadan kıllarını kıpırdatmazlar-son dakikacıdırlar…
Yukarıda da belirttiğim gibi birlikte yaşanan kişilere karşı sorumsuzluk, vurdumduymazlık izlenimi verirler. Aslında bir bakıma da öyledir. Fakat ayırdı şuradadır; kişi, dışarıdan belli olmasa da içinde büyük bir mücadele içindedir. Kendisi de istememektedir bu kaosu. Bozukluk, beyin kimyasıyla alakalı olunca faturayı bireye kesemiyoruz. Fakat bu, işin kolayına kaçmak anlamına gelmemeli lâkin yapılabilecek çok şey var.
Yetişkin dikkat eksikliği deyip de iş hayatına değinmezsek büyük bir boşluğu doldurmadan geçmiş oluruz. Dalıp gitmeler, uykululuk hali, gece durmayan bir beyinle beraber gelen bitmek bilmeyen düşünceler sonucu uyuyamama, sık sık basit hatalar yapma, unutkanlık, akla aynı anda gelen alakasız birçok düşünce… İş ortamında ne denli zorlar tahmin edebilirsiniz, DEHB’li bunu yaşıyor. Dolayısı ile sık iş değiştirme, işten çıkarılma gibi nedenlerle kişinin sosyo-ekonomik hayatı, psikolojisi alt üst oluyor.
DEHB bulunan ebeveynin çocuk yetiştirmesi dahi sorun teşkil edebiliyor. Bozukluğun yapısı gereği kolay öfkelenme, duygu kontrolünde sorunlar, sabırsızlık gibi problemler ile çocuk büyütmek zor. Bir de işin içine çocuk da DEHB olabiliyor(bozukluğun etiyolojisi ağırlıklı genetiktir). O zaman curcuna…
İşi biraz daha ileri boyutta irdelersek, çocukluk çağı nevrozlarıyla ilişkilendirip yetişkinlikteki karakter oluşumuna değin vardırabiliriz. Şöyle ki dikkat eksikliği ve hiperaktiviteye sahip çocuklarda bağımlı kişilik geliştirme(özellikle anneye) ihtimali daha yüksektir. Ebeveynlerin yanlış tutumları ile birlikte güvensiz bağlanma da mevcutsa hayat boyu ilişkilerinde bu çocukluk örüntülerini devam ettirmesi kuvvetle muhtemeldir. Partnerine aşırı düşkünlük, terk edilme kaygısı gibi durumlar görülebilir. Annesini sığındığı liman, zorlayıcı durumlarda kullandığı bir baston olarak yanında bulunmasını isteyen çocuk, yetişkinlikte benzer beklentileri partnerine yöneltir. Eş-genelde kadınlar- arka toplamak, destekçi olmak rolüne bürünür, bazı ileri seviyelerde eşinin annesi, koruyucu meleği konumuna evrilebilir.
Bağımlılıklar ve trafikteki problemlerine değinmeden neler yapılabilir üzerine değinmek istiyorum.
Bilgilen
Öncelikle DEHB’li yetişkinin ve yakın çevresinin bozukluk hakkında üst seviyede bilgiyle donanması şart. Bilmediğimiz şeyden korkarız. Bilmezsek ne yapacağımızı da bilemeyiz. Zaten bu bireyleri en çok zorlayan da içlerinde bir kaos makinesi bulunuyor da hiçbir şekilde müdahil olamıyorlar hissidir. Kendine hakim olmak isteyen, mevzuya müdahil olmalı. Nedir bu DEHB? sorusuna cevap bulmaktan geçiyor.
Peki Nasıl?
Bilgilenmek, bilmek güzel fakat nasıl? En klasik haliyle kitapları sıradan geçirmeniz gerekecek. Fakat baştan söyleyeyim ülkemizde yeterli yayın hala yok. İlk bulduğunuz kitabı da hemen almayın. Çocuk dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğunda dahi hâla profesyonel camiada bile donanım söz konusu değilken, yazarı hakkında ince araştırma yapmadan kitabı almayın. Benim tavsiyem kendini bozukluğa adamış ve değerli bilimsel araştırmalar yapmış olan Prof. Dr. Eyüp Sabri Ercan gibi DEHB’de kendini kanıtlamış kişilerin kitaplarını edinmek olacak.
Yabancı Kaynaklara Yönel
Batı bu konuda çoktan bilinçlenmiş, üzerine belgeseller çekiyorlar. Durumun farkındalar. Youtube, google, additude gibi kaynaklarda çokça kaynak bulabilirsiniz.
Uzman – Yol arkadaşı
Kitapların altından girip üstünden çıktınız, video, makale karıştırdınız. Birçok uzmandan dâhi bozukluk hakkında daha fazla bilginiz var. Fakat bir eksiklik hissederseniz, çabaya rağmen ayağımda hâla görünmez bir pranga beni frenliyor derseniz konuya hâkim bir uzmanla baş başa vermeniz yerinde olur. DEHB’nin doğası gereği kişi zaten rehberliğe, yönlendirilmeye, ‘başkaları tarafından düzenlenmeye’ muhtaç durumdadır. Bunun yanında çocukluktan beri örselendi, ailesi – en yakınları tarafından anlaşılmadıysa duygusal açıdan da yoksunluk ve derin bir ihtiyaç içerisindedir. Destek ve işbirliği problemleri çözebilmenin ilk adımı.
Araştır – Titiz Seçim Yap
Her uzman her hastalığa hakim değil. Tıp doktorları uzmanlıklarına ayrılır, araç servislerinde kaporta ustası egzoza bakmaz. Çocukla çalışan ruh sağlığı uzmanı çift terapisi yapamaz. Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu çalışılması titizlik ve birikim isteyen bir problem. Birçok tekniğe, metoda ve sürece hakim olmak gerekmekte.
Uzmanın Doğru Kişi Olduğunu Nasıl Anlarsın
Yazımı yavaş yavaş bitirirken destek arayışında olanlara rehber olması için DEHB Uzmanını seçerken kıstaslarınız ne olmalı bunu paylaşıyorum:
- Yetişkin DEHB ile çocuklardaki zorlukları, belirtileri iyi ayırt edebilmesi şart. Çok ayrı kulvarlar ve çalışılmaları da tamamen farklı. Burada tüyo vereyim, altın bir bilgi olsun okuyucularıma; çocukta dikkat eksikliği ve hiperaktivitede bilişsel davranışçı terapi çalışılmaz. Yetişkinde ise sürece destek niteliğinde baş vurulabilir. Uzmanın sadece çalıştığı terapi ekolü/yaş bilgisi bile ipucu olacaktır.
- Yetişkin dikkat eksikliği ile başvurdunuz ve uzman size ‘dikkati geliştirici seanslar, oyunlar, egzersizler’ önerdi. Uzaklaşın, fayda göremezsiniz…
- Özellikle ilk seansta yol haritası belirlerken ağzından sadece dikkat, dikkat dağınıklığı, dürtüsellik düşmüyor; duygu kontrolü, yapı oluşturma, uyku, beslenme, sosyal ipuçlarının çalışılması, yönetici işlevler gibi bozuklukta muhakkak çalışılması gereken unsurları hiç dillendirmiyorsa yanlış yerdesiniz.
- Danışmanınız psikolog, psikolojk danışman gibi psikiyatrist olmayan biri diyelim. Bu, DEHB ilaçları hakkında bilgi sahibi olmamasını sağlamamalı. Evet ilaç yazmazlar, ilaçlara hakim olmak zorunlulukları da yoktur. Fakat unutmayalım ki ona gelen kişi her konuda kafa karışıklıklarını giderip düzlüğe çıkmak niyetiyle geliyor. Unutmamalısınız ki psikologlar gerekli durumlarda gözlem ve analiz sonucu danışanının durumuyla alakalı psikiyatriste geri bildirim/işbirliği için ulaşabilir. Bu sebeplerle ilaçlar hakkında bilgili olması yapbozun önemli parçasından biridir. Bu noktada uzmanın bilgisi “kırmızı reçeteli” olduğunu bilmekten çok daha fazlası olmalı…
- Son olarak teknik değil fakat işin bilimsel boyutu kadar önemli olan ofisten ayrıldıktan sonra ‘anlaşıldım’ diyebilmek. Bunu diyemediyseniz ne denli doğru adımlar atılsa da bağ, güven eksik kalacağından sağlıklı bir danışmanlık süreci sağlanması zor olacaktır.
Dikkat eksikliği ve hiperaktivite bozukluğu yetişkinlerde en az çocuklardaki kadar önemle karşılanması gerekiyor. Hayat kalitesi, kişinin baş etme mekanizmalarına, farkındalığına ve aldığı tedavi/destek ile paralel seyretmekte. Herkese mutlu, huzurlu günler dileyerek yazımı burada bitiriyorum.