Narsisistik kişilik ile ilgileniyor, birçok belirti tutum davranış ve ilişkilerdeki tezahürleriyle ilgili üzerinde duruyoruz. Bir narsist nasıl narsist olur? Genetik midir? Narsist doğulur mu olunur mu? Ebeveynlerde de bu soruların cevabı merak ediliyor. Özellikle eşinde narsisistik kişilik bozukluğu bulunduğu yönünde izlenimleri olan kişiler daha kaygılı. Çocuğundaki benzer davranışları görmek endişeye sevk ediyor. Haklılık payları var. Zira narsisizmin ilk ayak sesleri ve atılan tohumları erken çocukluk dönemine tekabül ediyor.
Aynalanmayı İyi Anlamak
Bir kişi nasıl narsist oluru anlamaya, geliştiği dönem ve bu dönemdeki potansiyel riskli tutumlara değinelim. Erken çocukluk denilen dönemde birincil bakımveren ki genelde annedir çocukla ilişkisi birinci derecede yer tutar. Çocuk, kendini ötekinin gözbebeğindeki pırıltıda görür. Var olduğunu ve onandığını bu vesileyle anlar. Bu ilişki bir nevi aynalanmadır. Kendimin ve varlığımın farkındalığını aynaya baktığımdaki gördüğümde kavrarım. Var olduğumu bilirim fakat bu bilme yetmez, karşıdakinin beni bana nasıl gösterdiği üstünden kendimi tanımlarım. Eğer fazlalık ve yük olarak görülüyorsam kendimi yük gibi hisseder, eğer küçük dağları ben yaratmışım gibi muamele görüyorsam kabara kabara gezerim.
Utanç ve Çekingenlik Narsisizmde Kök Salar
Kafasındaki narsist tanımı klasik tipin sık dillendirilen belirtileri olan; özgüven, gösteriş, şaşâ, baskınlık, tuttuğunu koparma gibi sınırlı bir liste olanlar şaşıracaktır bu başlığa. Narsisizmin birincil duygusu utançtır. Bu duygu gizli narsistlerde alenen görülür. Klasik tipte ise telafi halindedir. Utanç hissetmemek için bu duyguyu yaratabilecek ortam ve kişilerden uzak durma, başkalarını rencide etme, alay ve dalga gibi savunmalara başvurur.
Çocukluğunda utandırılmış, sıkılıp büzüşmüş, ayıp kelimesine bolca maruz kalmış, elalem ne der telkinleri ve davranışsal boyutta da el aleme göre yaşanması, dış yaşamda insan ilişkilerinde aşırı iyi ve uyumlu profil çizmek. Değersizlik duygusu ile de birleşince narsisizmin temelleri atılmış oluyor. Bu tür evlerde ev ahalisi dış dünyada aşırı uyumlu ve iyi olma/bilinme üzerine görünüm sergilerken ev içinde birbirine kan kusturma ve hor davranma görülür. Kişilikte bütünlük algısı bozulur. Dışardaki kim, evdeki kim!?
Ebeveynin Uzantısı Olan Çocuk
Uzantıdan neyi kast ettiğimden başlayarak bu tür bir aynalamanın nasıl narsisizme yol açabildiğini anlatacağım. Uzantı, çocuğun ayrı ve bağımsız bir birey olması değil, ebeveynin organı, eklentisi, parçası, devamı olması algısıdır. Bu algı ebeveyne aittir. Çocuğun hisleri, arzuları, rahatsızlıkları, beklentileri, hayalleri olduğunu yadsıma ve ebeveynin kendi taleplerini çocuğa yansıtarak onun üstünden karşılama tutumudur. Çocuğu bunaltır, depresif duygulara sürükler, sahte benlik(False Self) geliştirmesine yol açar. Sahte benlik, narsisizmde temel özelliklerdendir.
Ülkemizde en sık karşılaştığım uzantı görme çeşitleri; ebeveynin içinde ukde kalan akademik hayat – istediği mesleği icra edememe halinin çocuktan beklenmesi. Kendisi telli duvaklı düğün yapamayan annenin kızını everme gayreti. Dikkat çekerim ki dışardan ilk etapta bakıldığında sıkıntılı bir talep yok. Fakat mevzu bahis kız evlenmek istemeyen veya zamanından evvel evlenmeye sıcak bakmayan bir kızsa ve anne bunu anlayamıyor da baskı yapıyorsa… Uzantı budur. Ötekini olduğu haliyle çıplaklığıyla görememe körlüğü.
Yeterlilik ve Sevilmeye Yönelik İnanç
Başlıktaki iki duygunun tam tersini yazmak isterdim fakat çok iç karartıcı olurdu. O yüzden burda, paragrafta alıştıra alıştıra gireyim dedim. Utançtan bahsettim yanısıra narsisistik kişilik bozukluğunda önde gelen yetersizlik ve sevilmiyorum duygusudur. Bu duygular da çocuklukta temellenir. Annelerin dil ile tekrarlı söylemleri, babaların hayatın içinde bir iki yerde fakat hafızadan silinmeyecek şekilde çocuğun yeterlilik duygusunu kırması, hayatı boyunca bu duyguları içselleştirmesine yol açar. “Senden hiçbir şey olmaz”, “kedi olalım bir fare tuttun”, “sen anlamazsın, bırak”, “sen ne ara oldun da akıl veriyorsun” gibi cümlelerden bahsediyorum. Çocukta kendine güvensizlik, beceremem, yapamam, kendini gizleme ve geri planda kalma gelişir. Dolayısıyla hayat yolunda gerçekten de belli alanlarda yetersiz kalabilir.
İlişkide eşini sevildiğine ikna edemediğin oldu mu? Sevginden eminsin, gösterdiğinden de öyle. Eşin ise sevildiğine bir türlü ikna olmuyor. Koşulsuz ve çıkarsız sevgiye inanmakta güçlük çekiyor, kendisinin bu şekilde sevilmediğine inanıyor. Eğer gerçekten diğer eş yüce ve koşulsuz sevgi ile yöneliyor, eşini olduğu gibi kabul etme konusunda samimi bir niyet bulunduruyor, bu bir “sanma” hali de değilse; diğer eş bunlara rağmen hala “beni sevmiyorsun, beni şunun için seviyorsun” söylemlerine sahipse orada geçmişten – çocukluktan gelme derin bir yaradan söz ediyor olabiliriz. Sevilmeye layık değilim, beni kim sevsin ki, annem/babam sevmemiş elin adamı/kadını beni niye sevsin inancı çoktan yerleşmiş olabilir. Diğer eş bunu kırmaya çalışabilir fakat tüm girişimleri hüsranla sonuçlanacaktır.
Yazımdan fayda gördüysen blog sekmesinden narsisizm ile ilgili diğer yazılarımı okuyabilir, youtube kanalım Psikolog Kağan AY ile bilinçlenme yolculuğuna izleyerek ve dinleyerek devam edebilirsin. İzmir’de yüzyüze ve online seanslar için iletişim sayfamdan bana ulaşabilirsin.